Yıllardır yağların size zarar verdiği ve kalp damar hastalıkları riskini sık sık duydunuz. Birçok kitaba giren, televizyonlarda bas bas bağırılan hatta beslenme ve diyetetik öğrencilerine öğretilen bu konuyu incelemek istiyorum.

Hazır besin endüstrisi sizden neler saklıyor? Öğrenmeye hazırsanız başlıyoruz!

Hazır besin üretimi ve şeker

Marketlerde bir sürü atıştırmalık içeren, tatlandırıcı bulunan ve şeker katkısı yapılmış reyon var. Bu reyonların içerisinde ise farklı markalara ait onlarca ürün mevcut. Bu ürünlerin satışı sürekli olmak zorunda ve kar getirmeli. Bu sebeple son kullanıcıya lezzetli, ucuz ve sağlıklı sandıkları ürünleri sunmalı; bu ürünleri devamlı tüketecekleri şekilde dizayn etmeliler.

Bu başlıkta aslında şeker içeren atıştırmalıkların firmalar tarafından neden bu kadar korunduğunu ve sevildiğini anlatmak istiyorum.

Şekerin aslında hazır besin üreten firmalar açısından birçok avantajı var. Bunlardan bazıları,

  • Ucuz olması,
  • Birçok farklı kaynaktan üretilebilmesi, (bunlardan bazıları mısır, pancar, şeker kamışı olarak sıralanabilir.)
  • Saklama koşullarının rahat olması,
  • Kullanıcıların diğer lezzetsiz öğeleri farketmeyeceği şekilde tadı manipüle etmesi
  • Bağımlılık yapması.

İşte bu sebepten hazır besin üreticileri şeker ve şeker içeren ürünlere ihtiyaç duyuyorlar. Çok net bir kaynak. Ucuz, saklaması ve taşınması kolay ayrıca bir kere alan birey tekrardan almak için mutlaka çaba sarfediyor.

Peki aynı şeyi yağ hammaddesi ile yapmak isterlerse ne olurdu? Sonucu hemen söyleyeyim. Tam bir hüsran! İşte bu hüsranın sebeplerinden bazıları,

  • Kaliteli yağlar oldukça pahalıdır.
  • Sağlıklı yağlar kısıtlı kaynaklardan üretilir.
  • Saklama koşulları problemlidir. Son kullanma tarihleri uzun değildir.
  • Lezzetini çok fazla değiştiremezsiniz.
  • Bağımlılık yaratmazlar.

Sonuç olarak besin üreticilerinin şeker ile bir şeyler üretmeye ve bu ürünleri sağlıklı göstermeye ihtiyacı var. Bu konuda endüstrinin yaptığı kirli oyunlar ise yeni yeni ortaya çıkıyor. Birazda bunlardan bahsetmek istiyorum.

Şeker endüstrisi ve yalanları

Bu konuda yukarıda da bahsettiğim gibi facia boyutundaki gerçekler yeni yeni su yüzüne çıkıyor. İki araştırma özellikle dikkatimi çekti ve sizinle paylaşmak istiyorum ama paylaşmadan önce bu konu hakkında bir uyarım olacak.

Tarihin başından beri yapılan bilimsel araştırmalar manipüle edilmeye yatkındır. Her iş kolunda olduğu gibi birkaç iyi baskı yöntemi ve bolca para ile birçok kademeyi ele geçirebilir ve kontrolü sağlayabilirsiniz. Bu sebeple yapılan araştırmaların güvenilirliği oldukça önemli. Bu noktada aklınıza “o zaman kime güveneceğiz?” sorusu geliyor olabilir ve gayet haklısınız. Cevap ise çok basit. Güvendiğiniz hekimler. Zira bu işin başından beri hiçbir ücret almamam ve tarafsız olarak bir şeyleri incelememin tek sebebi bu. Manipüle olmamak, sektöre kurban gitmemek. Bu yazıda sektöre bir cevap şekilde. Zira hiçbir zaman sizin sağlığınızı basit ve geçici değerlerin önüne almadım.

İlk yalan: Düşük yağ içeren diyetler kalp damar sağlığını korur

Şeker endüstrisinin işine yarayabilecek araştırmaları yürüten bir derneğin başkanı 1954 yılında düşük yağ içeren beslenme tarzları izlenirse kan kolesterol düzeyinin düşeceğini ve kalp damar sağlığının korunacağını belirten bir açılış konuşması yapıyor. Aslında bu sektörde bir ilk ve ciddi bir değişimin başlangıcını oluşturuyor.

Aynı zamanda bilmelisiniz ki insanların diyetlerinde karbonhidrata ayrılan kalorinin %1 bile değişmesi şeker üreticileri ve hazır besin sektörüne milyonlarca liralık bir kazanç demek.

İkinci yalan: Yumurta kolesterolünüzü yükseltir

Çok basit bir sebebe bağlı bir yalan bu. Kahvaltıda sık tüketilen ve doyurucu olan bir elemanı kahvaltı alışkanlığından çıkartırsınız ve yerine çok daha kolay ve lezzetli bir besin koyarsınız.

60’lı yılların başında oluşturulan bu algı ile beraber üreticiler mısır gevreği reklamlarına ve satışına ağırlık veriyor. Plan gerçekten iyi ve gerçekten avrupa üzerinde büyük bir alışkanlık oluşması uzun sürmüyor.

Yapılan araştırmalarda ise yumurtanın kolesterolü yükseltmediği, aksine iyi kolesterol olarak tanımlanan HDL’yi yükselttiği görülüyor.

Hatta yakın zamanda şeker endüstrisinin büyük oyuncularından bazılarının Harvard’daki ünlü bilim adamlarına rüşvet verdiği ve yağ tüketiminin kalp hastalığına sebep olduğunu gösteren birkaç haber ortaya çıktı.

Phillip Patrick ile tanışın. Kendisi mısır gevreği bağımlısı 19 yaşında bir genç. Ciddiyetin farkında mısınız?

Hatta daha farklı bir gerçekten bahsetmek istiyorum. Sigara ilk çıktığında bağımlılık yaratmak çok zordu. Bunun için firmalar ilk olarak sigaranın sağlığa zararlı olmadığı hatta ve hatta birçok hastalığa iyi geldiğinden bahsetmeye başladılar. Bu konuda güzel bir tweetimi paylaşıyorum.

Her zaman popüler olan en iyisi değildir. Dikkat edin, manipüle olmayın. Özellikle de sağlığınız söz konusuysa. pic.twitter.com/10cODpXeZk

— Dr. İ. Can Çiftçi (@FitEkran) 18 Temmuz 2016

Manipülasyon her yerde var!

Yakın zamanda -aslında bu yazıyı yazmayı planladıktan sonra- tv programlarını daha dikkatli izlemeye ve size sunabileceğim örnekler toplamaya dikkat ettim. Bu örnekleri ard arda sıralayacağım. Bakalım siz hangilerinin farkına vardınız.

  • Bütün programlarda canı sıkılan, işleri kötü giden ana karakterler atıştırmalık tüketirler. Bu tüketim öyle sınırlı değil genelde elinde koca bir çikolata yada dondurma kabı ile nitelendirilecek kadar şiddetlidir.
  • Atıştırmalıkları tüketen herkesin yüzünde bir gülümseme oluşur. Mutluluk ile kötü beslenme alışkanlığını ilişkilendirmek işte bu kadar kolay.
  • Ayrıca çoğu zaman şeker tüketen karakterler oldukça güzel/yakışıklı, sağlıklı ve formdadır.
  • Birçok sinema filminde ve tv dizisinde buzdolabının içi tamamen atıştırmalıklar ile doludur. Açıkçası ben hiç koca bir terayağı kalıbı yada sıra sıra dizilmiş yumurta görmedim.
  • Genel olarak bireyler günün her saatinde beslenir. Dikkat edin çoğu sahnede atıştırılacak bir şey masada, koltukta yada arka plan üzerinde bir yerde konumlandırılmıştır.

Bu durum tv ve sinema içerisinde böyle olması hayatın diğer taraflarına yansımasını ciddi bir biçimde kolaylaştırır. Aslında televizyon izlerken acıkmanızın dolaylı sebeplerinden biri bu manipülasyondur.

Ayrıca günlük hayatta görebileceğiniz endüstrinin oluşturduğu bazı baskılar var. Bu baskıın en büyük örneklerinden biri marketlerdeki raf sıralaması. Zira bu rafların sıralaması ve ürün önceliği satışı büyük oranda etkiliyor.

Mesela çoğu zaman süpermarketlerde atıştırmalık içeren, şeker kaynaklı ürünlerin bulunduğu raflar girişte ilk karşınıza çıkan ve çıkışta sizi son uğurlayan raflardır. Bunun sebebi ise hızlı bir şekilde bir şeyler alacaksanız girdiğinizde elinizin altında olabilmesi ve çıkarken eğer hiç bir şeker içeren öğe almadıysanız kendini son bir kez hatırlatma çabası. Dikkatinizi çekerim yağ içeren veya fast food öğesi olmayan bütün besinler hep en ücra ve daha az müşterinin uğradığı raflarda bulunur.

Sonuç olarak büyük bir endüstrinin finanse ettiği ve dört bir yanınızdan sizi saran bir şeker tüketimi fikri ile karşı karşıyasınız. Doğru beslenmek için araştırmalı ve iyi düşünmelisiniz. Doğru beslenmek isteyen -özellikle kilo verme amacı olanların- okuyabileceği kilo vermek istiyorum adlı yazımı okuyabilirsiniz.