Stres, kötü beslenme ve yaşam koşulları.. Bu problemler birçok kişide ağıza acı su gelmesi, mide ağrısı ve yanma şikayetleri oluşturuyor. Sonuçta doktorun kapısını çalıyorsunuz.

Ardından elinizde bir reçete ile hastaneden ayrılıyor ve ilacı kullanmaya başlıyorsunuz. Kısa süre içerisinde şikayetleriniz azalsa bile hiçbir zaman geçmiyor, ilacı aksattığınız anda şikayetleriniz tekrar beliriveriyor.

Peki nerede hata yapıyorsunuz?

Şimdiden söyleyeyim. Mide asidini çok yanlış değerlendiriyorsunuz. Çünkü mide asidi hiçbir zaman sizin aleyhinize çalışan bir şey değil. Sadece doğru yönlendirilmeye ve kullanıma ihtiyacınız var.

Bu yazıda mide asidi hakkında merak ettiğiniz birçok şeyi öğrenecek ve sorunun aslında mide asidinin azlığı olduğunu kanıtlar ile göreceksiniz.

Hazırsanız başlıyoruz!

Mide asidi nedir?

Mide asidi sindirim için gerekli olan oldukça güçlü bir sıvıdır. Asit tabiri bu sıvı için oldukça doğru bir yakıştırma çünkü bahsettiğim mide sıvısının pH’ı sağlıklı bireylerde 2 ile 3 arasındadır.

Bu rakam mide asidinin doğadaki birçok şeyi (tahta bile dahil) parçalayabileceğini gösteriyor. Bereket ki bu sıvı midenize zarar vermez. Çünkü midenizin döşemesi çok katlıdır ve iç yüzeyinde mukus içeren bir koruma katmanı vardır.

Peki bu güçlü sıvı ne işe yarıyor? Gelin inceleyelim.

Mide asidi ne işe yarar?

Mide asidinin size zarar verdiğini düşünüyorsanız durun ve aklınızdaki her şeyi silin. Size bambaşka şeyler anlatmak istiyorum.

Mide asidinin en önemli fonksiyonlarını aşağıda sıraladım.

  • Bakterlerin, mantarların ve diğer canlıların asit yapı yardımıyla etkisiz hale getirilmesine yardım eder (1). Bu özellik mide bağırsak sağlığı için oldukça önemlidir. Çünkü mideyi geçen bakteri ve diğer organizmaların başka bir düşmanı kalmaz.
  • Besinlerin sindirimine yardım eder. Çünkü sindirim süreci için besinlerin parçalanması gerekir. Asit özellik hem besinleri parçalamaya hem de midenin devamında bağırsaklardaki enzimleri aktifleştirmeye yardım eder. Özellikle protein sindiriminde önemli bir yeri olan pepsinojen enziminin aktif hale gelmesi için asit bir yapıyla karşılaşması gerekir.
  • Vitaminlerin emilimine yardım eder. Bu noktada en iyi örnek B12 vitamini. Çünkü B12 vitamini “intrensek faktör” adı verilen bir yapıya bağlanarak taşınır. Mide asidi intrensek faktörü aktive ederek B12 vitamininin ayrılmasını sağlar. Eğer bu faktör eksik ise B12 emilemeden atılır.
  • Besinlerin ilerleyişine yardım eder. Çünkü mide asidinin gücü besinlerin ince bağırsağa geçmesini sağlar, geriye yani yemek borusuna (özöfagus) kaçmayı önler. Bunu mide çıkışında ve girişinde olan sflinkter (kas yapıları) sıkarak veya gevşeterek yapar.

Yukarıdaki özellikleri iyi bir şekilde kavradıysanız artık ayrıntılara geçmenin vakti geldi. Hadi devam edelim.


Mide asidi fazlalığı mı azlığı mı?

Mide asidinin ne kadar önemli olduğunu artık daha iyi anladığınızı düşünüyorum. Ama sorunlar burada bitmiyor çünkü birçok kişinin mide asidi ile ilişkili olduğu bilinen reflü, mide ağrısı ve benzeri problemler yaşadığını biliyorum.

Sorunun kaynağı ise sıklıkla yanlış kavranmakta. Tek tek açıklamama izin verin, durumu sizin için çok daha kolay bir hale getireceğim.

Reflü ve ince bağırsak ülseri: Midenin yapısı asitlere dayanıklı ama aynı şey ince bağırsak (özellikle duodenum) ve yemek borusu (özofagus) için geçerli değil. Dolayısıyla reflü ve ülser problemi sık görülüyor.

Ama sorun asidin fazla olması değil. Çünkü reflüye sebep olan en önemli şey yemek borusunun sonundaki sfinkter (LES) adını verdiğimiz kapaktır.

Bu kapak iki ana sebep ile açılır. İlki mide içi basıncın artması ile beraber kapağın zorlanması, ikincisi ise kapağın belirli nedenler ile gevşemesi.

Mide basıncını arttıran ana sebep ise bağırsaklara bağlanma noktasındaki kapağın açılmamasıdır. Sebep ise mide asit azlığı. Çünkü alt kapak mide asidinin gücü (pH seviyesi) belirli bir seviyeye geldiğinde açılır. Eğer mide asidi güçlü değilse besinler burada fazladan bekler ve mide içerisindeki basınç artar. Sonuç olarak güçsüz olan yemek borusunu koruyan kapak açılır, besinler yukarı kaçar ve reflü sorunu oluşur.

İnce bağırsak (duodenum) ülseri ise farklı bir mekanizma ile meydana gelir. Durum şu, mide asidine dayanıklı olmayan ince bağırsaklar için nötrleştirici bikarbonat salınımı olur. Bu salgı asidin zararsız hale gelmesine yardım eder. Tahmin edin, nötrleştirici bikarbonat salınımına ne sebep oluyor?

Ben söyleyeyim asit gücü!

Yani eğer mide asidi gücünüz az ise bikarbonat salınımı gerçekleşmez ve mide asidi bağırsak duvarına zarar verir. Eğer asit gücünüz iyi ise bikarbonat salınarak doğru şekilde etkisizleştirilir ve sorun oluşturmaz.

Ayrıca mide asidi safra boşalmasını da uyarır. Eğer mide asit gücünüz az ise safra kesesi problemlerini (özellikle safra taşı) yaşama riskiniz artar.

Bağırsak florasının bozulması: Mide asidi tüm geçişler için bir kontrol noktası oluşturur. Bu durumdan bakteriler de etkilenir.

Eğer mide asit azlığı probleminiz varsa çok fazla bakteri geçişi oluşur ve üreme miktarı artar. Sonuç ise bağırsak florasının bozulmasıdır. Burada sadece bozulma değil fırsatçı türlerin istilasından da bahsediyoruz. En önemli örnek ise candida mantarı.

Kötü floranın meydana getirdiği birçok problem var. Ama en önemlilerini sizin için daha önce yazmıştım. Bunlar leaky gut sendromu ve irritabl bağırsak sendromu.

İncelemenizi tavsiye ediyorum.

Otoimmün kökenli hastalıklar: Bağışıklık sisteminin yanlış aktive edilmesi birçok farklı hastalığa neden olur. Mide asidi azlığı ise besinlerin parçalanma sürecini bozarak -dolayısıyla azaltarak- bağırsaklarınıza daha fazla alerjen protein geçmesine neden olur.

Sürece ek olarak bir önceki başlıkta belirttiğim bağırsak florası bozukluğu otoimmün problemlere sebep olur.

Yani doğrudan ve dolaylı yollardan bakıldığında mide asidinin azalması birçok otoimmün sorun oluşmasına yardım eder.

Bunlarla beraber giriş bölümünde bahsettiğim bazı mekanizmalar da mide asit azlığından payını alır.

  • Besin eksikliği en çok mide asit azlığında meydana gelir. İyi beslenmelerine rağmen B12, demir ve diğer besin eksiklerini yaşayan insanlar bu duruma özellikle dikkat etmeli (2).
  • Tükettiğiniz besinler tamamen steril değildir. Yani birçok farklı bakteri, virus ve mantar içerebilir. Bu sebeple mide asidinin zararlı mikroorganizmaları etkisiz hale getirmesi gerekir. Mide asit azlığı birçok farklı enfeksiyon nedeninin geçişine sebep olur (3).

Mide asit azlığının belirtileri

Mide asit miktarını önemli olarak değerlendiriyorsanız belirtileri iyi incelemeniz oldukça önemli. Benim gözüme çarpan ve birçok hastamda karşılaştığım bulgular şöyle:

  • Yemek sonrası şişkinlik, geğirme atakları,
  • Sık yaşanan reflü ve reflüye bağlı kötü ağız kokusu,
  • Vitamin, mineral ve makro besin eksikliği ve buna bağlı saç, tırnak problemleri,
  • Safra taşı problemleri,
  • Leaky gut, histamin intoleransı, disbiyozis gibi problemlerin ortaya çıkması,

olarak sıralanabilir.

Mide asit azlığını nasıl anlayabilirsiniz?

Mide asit azlığı birçok kişide var. Ama ne yazık ki gelişmiş testler için hastane ortamında olmalısınız ve bu durum sizi rahatsız edebilir.

Ama üzülmeyin. Çünkü kesin olmasa da mide asitliği hakkında ciddi bir dayanak oluşturan güzel bir yöntemim var. İsmi bikarbonat testi.

Yapmanız gereken şey ise çok basit. Tercihen sabah saatlerinde ve açken bir bardak suya yarım çay kaşığı sodyum bikarbonat (eczanelerden sorabilirsiniz) ekleyin ve karıştırın.

Ardından bu karışımı için (korkmayın tamamen zararsız) ve kronometreyi başlatın. Eğer beş dakika içinde geğirmez veya ciddi bir şişkinlik hissetmezseniz test pozitif yani mide asit azlığı probleminiz var demektir.

Testin mantığı ise tamamen basit kimya bilgisi ile alakalı. Sodyum bikarbonat ile asit yapı birleştiğinde karbondioksit gazı oluşturur. Bu gaz biriktiğinde midenizi şişirir ve geğirme ihtiyacı oluşturur.

Eğer midenizde yeterli miktarda asit varsa tepkime oluşacak ve geğireceksiniz. Eğer geğirmezseniz muhtemelen mide asit azlığınız var.

Mide ilacı zararlı mı?

Mide asit salgısı çok önemli ve kesinlikle azaltılmaması gerekiyor. Yazının geri kalan bölümlerinde bunu ayrıntılı bir biçimde açıkladım.

Burada bilmenizi istediğim tek şey mide ilaçlarının (proton pompa inhibitörü ve antiasitler) sadece hastalığın akut yani yeni teşhis edildiği dönemde kullanılması gerektiği.

Ardından mide problemini çözmek asidi azaltmaktan çok daha önemli. Çünkü aldığınız ilaçlar hastalığı tedavi etmiyor. Aksine mide asidini güçsüzleştirerek birçok ek probleme neden oluyor.

Sanırım mide ilacının zararlarını tekrarlamam gerekiyor.

  • Bağırsak floranıza zarar verir. Bu zarar hem bakteri geçişini değiştirmesi hem de özellikle proton pompa inhibitörlerinin bakterilere zarar vermesi ile gerçeleşebilir.
  • Enfeksiyon riskini arttırır. Özellikle büyük problem oluşturan helicobakter pylori enfeksiyon riski ciddi şekilde artar.
  • Besin eksikliklerine sebep olabilir. Burada en can alıcı nokta eksikliği yaşanan besinlerin sadece B12 ve demir ile sınırlı olmadığıdır. Çünkü yapılan araştırmalar kalsiyum dahil birçok besin eksikliğini tarifliyor. Mide ilaçlarının özellikle yaşlı popülasyona hitap ettiğini hayal ettiğinizde bu eksikliklerin ne kadar geniş bir yelpazade sorun oluşturabileceğini varın siz düşünün.
  • Reflü ve ülser sorununu kötüleştirir. Bunu siz hissetmezsiniz çünkü geriye kaçan ve ileriye devam eden mide asidi dokulara zarar vermez.

Bu sorunlara ek olarak mide ilacı,

  • Hücre enerji metabolizmasını etkilediği için mental fonksiyonları bozabilir,
  • Asitliği azaltarak mide kanseri riskini arttırır.

Mide ilacı kullanımının ne kadar anlamsız olduğunu görüyorsunuz.

Peki hekimler neden mide ilacı yazıyor?

Çünkü yönetmesi kolay. Mide rahatsızlıkları yakın şekilde takip gerektiriyor ve her gün yüzlerce hasta bakan hekimin mide sorunlarına eğilmesi neredeyse imkansız.

Ayrıca mide ilaçlarının harika bir lobisi var. Bu lobi o kadar güçlü ki mide ilaçlarının Dünya üzerinde en sık reçete edilen ikinci ilaç grubu olduğunu biliyoruz. Satış rakamları milyarlarca dolarlık bir sektörü ifade ediyor. Dolayısıyla reklam çalışmaları, maliyetsiz tedavi maalesef kontrolü ele geçiriyor.

Mide asidini nasıl arttırabilirim?

Mide asidinin azlığına bağlı birçok sorun yaşıyor olabilirsiniz. Burada tedavinin mide asidini daha da azaltmak yerine arttırmaya çalışmak olduğunu artık biliyorsunuz.

Dolayısıyla önerilerimi mutlaka takip edin.

  • Mide ilaçlarından uzak durun. Bu ilk kural. Çünkü mide ilaçları asitliği ciddi şekilde azaltır.
  • Asit içerikli besinler tüketin. Burada benim favorim organik elma sirkesi ve narenciyeler (özellikle limon) tüketimi. Tavsiyem gün içinde tok olmadığınız bir zaman aralığında bir bardak suya iki tatlı kaşığı limon suyu veya elma sirkesi ekleyerek içmeniz.
  • Çok çiğneyin. Çünkü çiğnemek mide asit salgısını uyarır. Her lokmayı en az yirmi kere çiğneyin.
  • Nane tüketin. Taze nane mide asit salgısını arttırır. Yaz aylarında yemeklerden önce mutlaka birkaç yaprak nane çiğneyin.
  • Mayalanmış besinler tüketin. Çünkü mayalanmış besinler doğal organik asit içerir. Ayrıca bakteri yükünü azaltarak mide asidinin gücünü arttırır.
  • Son çare betain HCL. Çünkü kendisi asit formndadır ve mide asidini destekler. Ama son çare olarak kullanılmalı. Ayrıca son baktığımda ülkemizde bulamadım. Tabi kesinlikle hekim kontrolünde takviye edilmelidir.

Ayrıca,

  • Mide mukozasını desteklemek için glutamin supplementi almak,
  • Çok su içmek (ne kadar su içmeniz gerektiğini buradan öğrenebilirsiniz),
  • Düşük karbonhidratlı beslenmek,
  • Yemeklerden hemen önce, sırasında ve sonra su tüketmemek,

uygulayabileceğiniz diğer yöntemler.

Artık mide asidinin zararlı olmadığını biliyorsunuz. Gözünüzü açın ve gerçekleri görün. Reflü ve benzeri problemler için ilaçlara bağımlı olmak zorunda değilsiniz!

Fikirlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.