Karaciğer yağlanması sıklığı, artan obezite, insülin direnci ve kötü beslenme tarzı ile beraber yükselişe geçti. Toplumun neredeyse dörtte birini ilgilendiren bu hastalık hakkında bilgi almanız benim için oldukça önemli.

İnanabiliyor musunuz? Her dört kişiden biri sonu siroz olan yolun başında ve bu durumdan tamamen habersiz!

Karaciğer yağlanması izole olarak incelendiğinde basit bir durum gibi görünse de ilerlediğinde ortaya çıkardığı problemler ve sebep olduğu diğer metabolik sorunlar ile tam bir baş belası.

Bu yazıda karaciğer yağlanması nedir? sorusundan, karaciğer yağlanması tiplerine, karaciğer yağlanması nasıl önlenir? sorusundan, karaciğer yağlanması nasıl tedavi edilir? sorusuna kadar birçok konuya değinecek, soruları cevaplayacağım.

Hazırsanız başlıyoruz!

Yazı İçeriği

Karaciğer yağlanması nedir?

Karaciğeriniz diğer tüm hücreleriniz gibi yağ üretir ve depolar. Bu üretim oldukça sınırlıdır ve toplamda karaciğer dokunuzun %3-5’i yağlardan oluşur.

Karaciğeriniz bu yağ üretimini ve depolamayı çeşitli sebeplerle arttırırsa (ki bu sebepleri aşağıda açıklayacağım) karaciğer hücrelerinizde küçük yağ kesecikleri oluşmaya başlar. Bu durum başlangıç olarak sadece basit bulgular verse de ileri dönemlerde hücre içinde aşırı miktarda biriken bu keseler yapıya zarar verir ve geri dönüşü olmayan karaciğer hasarına neden olur.

Solda sağlıklı bir karaciğer, sağda ise yağlı bir karaciğer görüyorsunuz. Sağdaki karaciğer hücrelerinin içinde beyaz olarak gördüğünüz boşluklar yağ ile kaplanmış durumda.

Karaciğer yağlanması sebeplerine bağlı sınıflandırılmıştır. Burada bizim asıl noktamız alkole bağlı olmayan (non alcoholic fatty liver) olacak. Zira en sık görülen ve beslenme, yaşam tarzı gibi basit değişikliklerle geri döndürülebilen tip bu.

Karaciğer yağlanmasının nedenleri

Karaciğer dokusu normal olarak yağ oluşturup yağ yakar. Bu şekilde karaciğer hücreleri içerideki yağ düzeyini belirli bir dengede tutar. Bu dengeyi bozacak bazı hususlar var.

Burada küçük bir anekdot paylaşmak istiyorum. Fransızların kaz ciğerinden yapılan ünlü bir yemeği var. Bu yemeğin gerçekten lezzetli olması için kazların karaciğeri yağlı olmalı.

Hayvanların ciğerini daha yağlı hale getirmek için onları daha fazla besler, diyetlerini proteine ve yağa yer vermeden sadece karbonhidrat üzerine kurar ve o suçsuz hayvanların daha az hareket etmesini sağlarlar.

Burada insanlar bir yandan kaz ciğerini daha lezzetli yapan işlemlere karşı inanılmaz bir tepki gösterirken diğer bir yandan birçok insan kendine bunları yapmaktan çekinmiyor.

Aşağıdaki karaciğer yağlanması nedenlerini incelerken bu anekdotu aklınızdan çıkarmamanızı istiyorum.

Obezite karaciğer yağlanmasının asıl sorumlularından biri. Aslında birçok mekanizma ile karaciğer yağlanmasını kışkırtan obezitenin yarattığı en büyük sorunlardan biri bel bölgesindeki yağların artması. Artan bel kalınlığı bütün iç organlar ile beraber karaciğer yağlanmasına da sebep olur.

Bel çevresinin kalp damar ve daha birçok hastalık için oldukça önemli bir gösterge olduğunu açıkladığım bel kalınlığı rehberini okumanızı tavsiye ederim.

Ayrıca obezite ile beraber artan inflamasyon (iltihap) hücreleri karaciğer düzeyinde açık olmayan bir mekanizma ile yağ depolanmasını arttırmakta.

Obezitenin en önemli sebeplerinden birkaçı aynı zamanda karaciğer yağlanmasına da sebep olur. Aşırı kalori alımı esas olarak tüm vücut hücrelerinde yağ üretimini arttırır.

Ayrıca karbonhidrat alımı özellikle karbonhidrat metabolizmasının başkenti olan karaciğeri yakından etkiler. Alınan basit ve işlenmiş karbonhidratları metabolize eden karaciğer bu tip kronik ve uzun karbonhidrat alımlarına yağlanma olarak cevap verir.

Ayrıca basit karbonhidratlar vücutta inflamasyonun artışına sebep olur. Bu durum yukarıda da açıkladığım gibi karaciğer yağlanmasına sebep olur.

İnsülin direnci karaciğer yağlanması için bir diğer risk faktörü. İnsülin direnci, kan insülin düzeylerinin yükselmesine sebep olur. Aynı zamanda artan kan şekeri ile beraber karaciğer kan şekerini azaltmak için daha fazla yağ depolamaya çalışır. Bu durum karaciğer üzerinde yağ yakım ve yağ depolama dengesini bozar.

İnsülin direncinden bir sonraki durak olan tip 2 diyabet karaciğer yağlanması için bir başka neden. Tip 2 diyabete sahip bireylerin neredeyse %80’i yağlı karaciğere sahiptir.

Yukarıda iki ana sebebi açıklamama rağmen, listeyi uzatmamak adına sebeplerin oluşmasına yardım eden nedenlerden bahsetmedim.

Örnek olarak insülin direncine neden olan hareketsiz yaşam tarzı dolaylı olarak karaciğer yağlanmasına sebep olur. Bu nedenle karaciğer yağlanmasının birçok dolaylı sebebi olduğunu unutmayın.

Bunlardan bazıları,

  • Hipertansiyon,
  • Ani kilo vermek,
  • Yüksek trigliserit düzeyi,

olarak sıralanabilir.

Karaciğer yağlanmasının belirtileri

Karaciğer yağlanması bahsettiğim gibi basit hasardan, siroza kadar gidebilen bir durum. Bu sebeple bulunulan konuma göre belirtilerin ciddiyeti değişmekte. Bu başlık altında vereceğim belirtiler ciddi karaciğer hasarı oluşturmamış, basit karaciğer yağlanması ile ilgili olacak.

Halsizlik ve yorgunluk: Karaciğer birçok önemli kimyasal reaksiyonları gerçekleştirmek ve zararlı maddeleri etkisizleştirmek için özelleşmiştir. Karaciğer üzerinde oluşan herhangi bir fonksiyon kaybı ve hasar bireyde kimyasal reaksiyonların yavaşlaması ile beraber kronik yorgunluk hissedilmesine neden olur.

Sağ üst kadran ağrısı: Karnınızı dört eşit parçaya bölen bir yatay ve bir dikey çizgi çizin. Oluşan hayali dört parçanın size göre sağ üstte kalan parçasının büyük bir kısmı karaciğere aittir. Bu bölgede oluşan sürekli dolgunluk hissi ve hafif ağrılar karaciğer yağlanmasını işaret ediyor olabilir.

Karaciğer enzimlerinde artış: Karaciğer enzimleri hekimlerin karaciğer hasarını değerlendirmek için kullandıkları ana parametrelerden biri. Bu değerlerin sürekli yüksek olması karaciğer hasarını işaret ediyor olabilir.

Karaciğer enzimlerindeki ani yükselmeler genel olarak akut karaciğer hasarını düşündürür. Bu sebeple yüksekliğin sebat etmesi önemli.

Ayrıca AST/ALT değerinin <1 olması alkolden bağımsız karaciğer yağlanması varlığını güçlendirir.

Karaciğer yağlanması nasıl tedavi edilir?

Burada ilaç tedavilerinden kesinlikle bahsetmeyeceğim. Zira incelediğimiz karaciğer yağlanması tipi yaşam tarzı ve beslenme ile alakalı ortaya çıkmakta. Aynı şekilde doğru yaklaşım sağlanırsa birçok karaciğer yağlanması geri döndürülebilir.

Karaciğer yağlanması ve diyet

Tedavide birinci önceliğimiz diyet. Zira kilonun azaltılması karaciğer yağlanmasının gerilemesinde oldukça önemli bir yere sahip.

Karaciğer yağlanması ile ilgili yapılan ciddi bir araştırmada %8’lik kilo kaybının karaciğer yağ kütlesini azalttığı ve karaciğer fonksiyon testlerinde olumlu değişim yarattığını göstermekte.

Kalori kısıtlaması: Kalori kısıtlamasını iki farklı tarzda yapmak mümkün. İlk yöntem normal öğünler kullanılarak kalori alımını azaltmak. Diğer yöntem ise uzun açlık periyotları kullanmak.

Her iki yöntemde de ciddi kilo kaybı ve buna bağlı karaciğer yağlanmasına düzelme görülmesine rağmen daha hızlı düzelmeyi normal öğünler ile kalori kısıtlaması yapanlarda görüyoruz.

Uzun açlık periyotları ile normal öğün düzeni arasında karaciğer yağlanmasını geriletme yönünden minimal bir fark görülmekte. Bu sebeple her zaman tavsiye ettiğim uzun açlık periyotlarını karaciğer yağlanmasının tedavisinde bir sıra geriye atıyorum.

Karbonhidrat kısıtlaması: Karbonhidrat kısıtlaması karaciğer yağlanmasına yaklaşımımızın önemli bir ayağı. Son yıllarda artan şekerli içecekler, karbonhidrat yoğunluklu diyet uygulayıcıları ile beraber karaciğer yağlanmasının artışı tesadüf değil.

Burada çoğu zaman önerdiğim düşük karbonhidratlı diyetler karaciğer yağlanmasını geri döndürebilecek potansiyelde. Dikkat edilmesi gereken bir husus daha var. Özellikle birçok birey meyve tüketimini içeridiği mikro besinler (vitamin, mineral) sebebiyle faydalı bulmakta ve aşırıya kaçmakta.

Ama fruktoz karaciğerde metabolize olan ve karaciğer yağlanmasını ciddi arttıran bir karbonhidrat tipi. Bu sebeple karaciğer yağlanması olan bireyler karbonhidrat kısıtlaması yaparken meyve şekeri alımınıda kontrol etmeyi unutmamalı.

Bu iki ana diyet değişikliğini uygulamak için sık kullandığım diyet protokolü ise ketojenik diyet. Ketojenik diyet yapmak her birey için uygun olmasa da en azından düşük karbonhidratlı (günlük 100 gramdan az karbonhdirat içeren) beslenme tarzları oldukça faydalı olacaktır.

Karaciğer yağlanması ve supplementasyon

Supplementasyon konusunda daha dolaylı bilgiler vereceğim. Karaciğer yağlanmasının nedenlerinde (insülin direnci, obezite gibi) olumlu değişim yaratan bütün supplementler karaciğer yağlanması tedavisinde kullanılmaya aday. Bunlardan en önemlilerini sizinle paylaşacağım.

Yeşil çay özellikle inflamasyonu azaltma özelliği ile tedaviye aday. Burada dikkat etmeniz gereken yegane nokta aşırı yeşil çay tüketiminden kaçınmanız olacak. Zira aşırı yeşil çay tüketimi tiroid hormonu üretimini baskılayıp kilo almanıza neden olabilir.

L-karnitin mitokondri (hücrenin enerji üretim merkezi) organeline yağ moleküllerini taşımak için kullanılmakta. Özellikle alkole bağlı karaciğer yağlanmasında l-karnitin kullanımı denenebilir.

Bu konuda benim şahsen formülize ettiğim, L-Carnitine’in işlevini en verimli hale getiren bir komplex haline getirdiğim içinde kafein de bulunan, Lynitine L-Carnitine Complex ürününü öneriyorum.

Suda çözünebilen lifler kalori alımını kısıtlaması ve kilo kontrolüne yardım etmesi açısından oldukça önemli. Özellikle düşük karbonhidratlı diyetler uygulayan bireyler günde ortalama 30 gram lif tüketmeli.

Kahve içerisinde bulunan polifenol ve melanoidler ile karaciğer fonksiyonlarını desteklemek için oldukça önemli. Burada kafein kelimesini kullanmadığıma dikkatinizi çekmek istiyorum. Tek başına kafein supplementasyonu karaciğer için faydasız. Kahvenin total olarak tüketilmesi ise bileşenlerin birbiriyle çapraz etkileşimi sayesinde karaciğer hasarını önlemede ve düzeltmede oldukça etkili.

Karaciğer yağlanması ve egzersiz

Doğru egzersiz kan trigliserit düzeylerinde olumlu gelişim yaratması, kilo verme hızında artışa katkısı ile beraber karaciğer yağlanmasının tedavisinde önemli bir diğer eleman.

Egzersiz tipi için kesin bir seçim olmasa da önceliği kardiyo gibi aerobik egzersizlere ve ağırlık antrenmanı gibi anaerobik egzersizlere veriyoruz. Burada önemli olan nokta egzersiz temposunu haftada minimum beş gün olarak şekillendirmeniz.